Genetik, tür, habitat çeşitliliği, nadir ve nesli tehlike altındaki türlerin varlığı; ekosistemin yaşlılığı ve olgunluğu, dış etkenlere duyarlılığı gibi etkenler bir alanın doğa koruma açısından önemini ortaya koyuyor. Dünya-da endemizm düzeyi yüksek ve aynı zamanda hızla habitat kaybına uğrayan alanlar doğa korumacılar tarafından Sıcak Nokta olarak adlandırılıyor. Avrupa ormanlarının acil olarak korunması gereken 100 sıcak noktasından dokuzu Türkiye’de yer alıyor. National Geographic Türkiye, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ve WWF–Türkiye’nin işbirliğiyle, Şubat 2005’ten başlayarak doğa koruma çalışmalarında emsalsiz alanlar olan 9 sıcak noktayı okurlarına sunuyor.
Bir Sıcak Noktanın Öyküsü “KÜRE”
Yüksek düzlükler, dik eğimli yamaçlar üzerinde yer alan gür ormanlar, geniş ormaniçi çayırlıklar, olağanüstü uzun ve dik kanyonlar, düdenler, kayalık duvarlar, kireçtaşından oluşan anakayayı dikine keserek denize dökülen akarsular, tarla ve bahçelerden oluşan kırsal doku ve bununla bütünleşen kırsal yerleşim alanları… Türkiye’nin mağara ve kanyonlar açısından en zengin yerlerinden biri olarak kabul edilen Küre Dağları, batıda Bartın Çayı’ndan başlayarak Kızılırmak’a kadar, yaklaşık 300 km. boyunca uzanıyor. Dağların kuzey sınırlarını Karadeniz, güney sınırlarını ise Gökırmak çiziyor. “İsfendiyar Dağları” adıyla da bilinen bu sıradağlar, hareketli topografik yapısıyla, önemli bir peyzaj çeşitliliği sunuyor. Anadolu’nun kuzeyini baştan başa kat eden kıyısal dağ sisteminin bir parçası olan bölge, orman, akarsu, kıyı ve geleneksel tarım ekosistemleri gibi çeşitli ana ekosistem tiplerinin birara-da bulunduğu, zengin bir habitat çeşitliliğini barındırıyor. Orta yükseklikte bir dağ sırası olan Küre Dağları’nın en yüksek noktası, Devrekani ve Abana arasında yer alan Ya-ralıgöz Dağı (2019 m.) zir-vesi. Burası aynı zamanda sistemin sub–alpin zona sa-hip tek yüksekliği. Diğer önemli yükseklikler ise Ballıdağ (1746 m.), Kara-kuz Dağı (1282 m.), Göynük Dağı (1804 m.) ve Dikmen Dağı (1657 m.) üzerinde.Dağların kıyıya paralel olarak uzanması nedeniyle Küre Dağları’nın Karadeniz’e bakan kıyıları fazla girintili çıkıntılı değil. Akarsuların denize ulaştığı vadilerde oluşan küçük koylar ve birden yükselen kıyıların oluşturduğu falezler kıyı şeridinin tipik görüntüsünü oluşturuyor. Amasra, Kurucaşile, Cide, İnebolu, Abana, Çatalzeyin, Türkeli ve Ayancık kıyı yolu dağların kuzey eteğini izlerken; Daday, Kastamonu, Taşköprü ve Boyabat güney-de yer alıyor.
Neden Sıcak Nokta?
Tehlike altındaki “Karade-niz Nemli Karstik Orman” ekosistemlerinin en iyi ör-neklerine sahip Küre Dağla-rı’nın doğa koruma açısın dan önemini ortaya koyan bir dizi neden var: Bitki kuşakları açısından Avrupa–Sibirya Floristik Böl-gesi’nin öksin kesiminde bulunan alanın doğa koruma açısından önemi; orman ekosistemleri, akarsu ekosistemleri, kıyı ekosistemleri ve geleneksel tarım ekosistemleri gibi çeşitli ana ekosistem tiplerinin birarada bulunma-sı ve bunların sahip olduğu habitat çeşitliliğinden kay-naklanıyor. Bu habitat çeşitliliği, Karadeniz göknar, kayın karışık ormanları, saf göknar ve saf kayın ormanları, karışık yapraklı ormanlar, yalancı makiler, deniz ve kıyı habitatları, ormaniçi çayırlıklar, kayalıklar gibi çok sayıda bileşeni içeriyor. WWF–Türkiye tarafından, 40 ulusal uzmanın katılımı ile belirlenen Türkiye’nin 122 “Önemli Bitki Alanı” arasında da yer alan Küre Dağları’nın sahip olduğu do-ğal yaşam alanlarından bazı-ları Bern Sözleşmesi (Avru-pa Yaban Hayatı ve Doğal Yaşam Ortamlarının Korun-ması Sözleşmesi) listesinde-ki Tehlike Altındaki Habitat-lar listesinde yer alıyor.
Flora
Kayın ve göknar ormanları ile yalancı maki formasyonu Türkiye’de geniş bir yayılım alanına sahip. Küre Dağları’nın, karstik alan üzerindeki nemli karışık ormanları ise bitki türleri ve bunların kompozisyonu açısından son derece önemli. Bu ekosistem çeşitliliği içinde, var olan bilgilere göre 675 bitki taksonunun yaşadığı biliniyor, ancak uzmanlar gerçek sayının bundan çok daha fazla olduğunu tahmin ediyor. Küre Dağları 100 ka-darı Türkiye’ye endemik bit-ki, 50 civarında da nadir tak-son barındırıyor. Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı esas alınarak yapılan değerlendirmeye göre, böl-gede 1’i kritik olarak tehlike-de olmak üzere (Astralagus kastamonuensis), 20 civarın-da nesli tehlike altında bitki taksonu bulunuyor. Küresel düzeyde 2 (Acer cappadoci-cum var. stenocarpum –bir akçaağaç alt türü– ve Trifo-lium euxinum –bir yonca tü-rü) ve Avrupa düzeyinde 33 nesli tehlike altında bitki tak-sonu da, alanın uluslararası düzeydeki önemini ortaya koyan nedenler arasında.
Fauna
Küre Dağları, çok sayıda hayvan türü için sunduğu yaşam ortamları ile de biyo-lojik açıdan çok önemli bir alan. Vaşak (Lynx lynx), ya-ban kedisi (Felis sylvestris), susamuru (Lutra lutra), bo-zayı (Ursus arctos) ve uluge-yik (Cervus elaphus) gibi me-meli türleriyle birlikte, böl-gede Türkiye’de yaşayan 132 memeli türünün 30 kadarı-na rastlanıyor. Milli Park Tasarı Gelişme Planı’na göre, alanda 129 kuş türü yaşıyor ve bunun 46’sı tehdit altında. Özellikle ge-niş vadilere bakan yüksek kayalıklar, akbaba, şahin, kartal ve gece yırtıcılarının barınması için uygun alan-lar oluşturuyor. Alan ayrıca gerek deniz kıyısında üreyen ve kışlayan su kuşları, gerek-se ılıman kuşak orman biyogenler ve çiftyaşarlar gibi diğer fauna türlerinin varlığı hakkında detaylı bilgi bulunmuyor.
Küre Dağları’nın Umudu
Bakanlar Kurulu’nun 7 Temmuz 2000 tarihli kararı, Küre Dağları’nın Milli Park’ a dönüşmesinde en önemli adım oldu. Ancak, doğa koruma açısından önemli bir alanın gerçek anlamda ve etkin bir şekilde korunması için uygulamaya dönük yeni somut adımların atılması gerekiyordu. Her şeyden önce Milli Park’ın idari ve fiziki altyapısının kurulması şarttı. Milli Park’ın oluşum sürecinde, yerel halkta oluşan beklentilerin boşa çıkmaması için alternatif geçim kaynaklarının geliştirilmesi, onların desteğinin sürdürülmesi açısından önemliydi. Ülkemizde, milli parkların korunması ve yönetiminden sorumlu Çevre ve Orman Bakanlığı ile Küre Dağları’nı öncelikli faaliyet alanların dan biri olarak benimseyen WWF–Türkiye’nin bugün paylaştığı ortak düşünce, bu Milli Park’ın sahip olduğu biyolojik çeşitliliğin etkin bir şekilde korunmasını ve yakın çevresindeki doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımını sağlayacak etkin, bütüncül ve katılımcılığa da yalı bir işbirliği modelini hayata geçirmek. Milli Park’ın ilanından bu yana gerçekleştirilen ve bundan sonraki süreçte gerçekleştirilmesi hedeflenen bütün çalışmalar bu ortak düşüncenin yaşama geçirilmesine katkıda bulunmayı amaçlıyor.
Yaban Hayatının Korunması
Küre Dağları Milli Parkı, tampon bölge de dikkate alın-dığında Türkiye’nin en bü-yük, korunan alanlarından bi-ri. Park ve çevresinde hangi büyük memelilerin olduğu-nu bilmek ve bunların mev-cut durumunu ortaya koy-mak, milli parkın doğa koru-ma amaçlarının belirlenme-sinde önemli bir adım oldu. Esas itibariyle 2000 yılın-dan bu yana Milli Park Mü-dürlüğü ile işbirliği içinde yü-rütülen süreçte, WWF–Tür-kiye Yaban Hayatı Uzmanı Özgün Emre Can tarafından bölgede gerçekleştirilen ça-lışmaların ilk etabında, foto-kapanlar kullanılarak bölge-de dağılım gösteren büyük memeli türleri ve sonra böl-gedeki göreceli popülasyon büyüklükleri çalışıldı. Söz ko-nusu çalışma, Küre Dağları ve yakın çevresinde bozayı neği (WCS) yaban hayatı bi-yologlarından Dr. John Be-echam ile birlikte bölgedeki bozayı habitatları çalışılarak, habitatların ne büyüklükte bir popülasyonu barındırdığı araştırıldı. Çalışmaların ikinci bölü-münde Pınarbaşı’nda ger-çekleştirilen geniş katılımlı bir yaban hayatı çalıştayı ile yöre insanının yaban hayatı ile olan ilişkisi irdelendi. Bu çalışma, özellikle bozayı insan ilişkisinin ortaya konulçevede, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ve yerel yetkililerle işbirliği içinde, Kastamonu’da bozayı ve kurt gibi büyük etobur türler üzerine eğitim, araştırma ve rehabilitasyon çalışmalarının yapılacağı bir merkezin kurulmasına yönelik çalışmalar başlatıldı.
W W F Türkiyenin Rolü
Küre Dağları Milli Park sürecinin taraflarından biri olan WWF–Türkiye, kendi öncelik listesindeki bu alanın resmi koruma statüsü kazanmasını izleyen dönemde de aktif rol alarak, merkezi düzeyde Çevre ve Orman Bakanlığı ile alanda yapılması gereken bafllıca çalışlmaları içeren bir bütüncül ortak projeyi gelifltirirken, alan düzeyinde Milli Park Müdürlüğü ve diğer ilgili yerel yönetimlerle yakın diyalog içerisinde bir dizi etkinliği hayata geçiriyor. WWF–Türkiye, Milli Park’ın ilan edilmesinden bu yana geçen sürede, Tasarı Geliflme Planı’nda öngörülen öncelikli konulardan, “alternatif geçim kaynağı olarak ekoturizm”, “yerel kapasite gelifltirme”, “eğitim–bilinçlendirme” ve “tanıtım” gibi konulara öncelik vererek, baflta Milli Park idaresi olmak üzere, yerel yöneticilerle iflbirliği içerisinde tampon bölgede pilot çalışmalar gerçekleştiriyor.
- Kaynak: 1
- Fotoğraflar: Ahmet Doğanay