Küresel ısınma gerçeğine tehlikeyi duymazdan gelen gerçeklerle yüzleşme alerjisi yaygın insanoğluna, doğası gereği ya ilgisiz ya da az ilgili olan ortalama kitleler olarak sadece doğal afetlerle karşılaşınca yüzleşen ve sonra hayatın akışına devam edenlere yeni bir küresel problem: Küresel kararma (Global dimming).
Küresel kararma araştırmalara göre 1950’li senelerden itibaren Dünya’ya ulaşan ışığın azalmasıyla kendini göstermeye başlamıştır. Kararma ya da daha iyimser hali ile küresel loşlaşma karanlık yüzünü en çok Hindistan ve Çin’de göstermekte. Peki, nedir bu küresel kararma? Kısaca, Dünya yüzeyine ulaşan Güneş ışığının çeşitli parçacıklar tarafından engellenip azalması ile ortaya çıkan bir çevre problemi diyebiliriz.
Uzmanların çeşitli araştırmaları ve farklı yönleriyle birbirinden ayrışan görüşleri var konuya dair. Ortak noktada buluştukları kısmı ise 30 yılda %4 azalmış oluşu ve 90’lı yıllardan itibaren artış göstermesidir. Hürriyet gazetesinin haberine göre “San Diego’daki Kaliforniya Üniversitesi’nden Veerabhadran Ramanathan, New York Times gazetesine ‘Masamızda daha önce fark edemediğimiz bir goril oturuyor olabilir’ diye konuşurken, Avustralyalı iklim araştırması Roderick, hükümetin kararmayı olumlu olarak değerlendirmesi gerektiğini söyledi. Roderick, küresel kararmanın, insanlığın kirlenmiş atmosferi ayarladığı bir mekanizma olarak açıklanabilecek ‘negatif geri itilime’ yol açabileceğine inanıyor. Buna göre Avustralya’nın iklim değişimi yüzünden çoraklaşacağı düşüncesi tamamen yanlış, dünya gerçekte daha nemli hale geliyor diyor Roderick.”
Küresel kararma, Dünya genelinde sıcaklık düşüşüne yol açar. Sıcaklık düşüşü, mevsim uzunluğu ve iklim bozulmalarına sebep olur. Buharlaşma, yoğunlaşma ve yağış döngüsüne direkt etki eder. Bu nedenle de dünya çapında çoğu bilim insanı, örnek olarak başta Etiyopya’daki olmak üzere küresel kararma nedeniyle kuraklıkların meydana geldiğinin özellikle altı çizilmekte. Bu da sadece Dünya’ya ulaşan ışınları engellemekten ibaret bir çevre sorunu olmadığına dair uyarıcı bir işaret fişeğidir demek gayet yerinde olur.


Bilim insanları, Dünya’ya ulaşan enerji miktarının yaklaşık % 22 oranında düştüğünü ve 1950’den beri doğrudan ışınlamanın Amerika Birleşik Devletleri’nde % 10, Antarktika’da % 9 ve Avrupa’da yaklaşık % 16 azaldığını düşünüyorlar. Küresel kararma, ozon tabakasının deodorantlarımızca delinmesi ya da doğanın tahribatı ile küresel ısınmaya çanak tutan insanoğlunun suçluluğu kadar dillendirilen bir çevre sorunu olduğuna dair ciddiye pek de alınıyor gibi görünmese de hayati önem arz eden etkileri mevcut.
Son yıllarda haber ağlarının ve sosyal medya etkisi ile ışık hızındaki iletişim çağının en dikkat edilesi noktası olan sahte haber yayılması sonucu da ciddiyeti zedelenebiliyor böylesi önemli konuların. Birkaç sene önce internette gayet profesyonelce hazırlanmış bir internet sitesi aracılığı ile insanlara Dünya’nın 15 günlüğüne kararacağı haberi NASA tarafından bir uyarıymışçasına paylaşılmıştı. Güvenilir bir bilgi paylaşımı adına http://www.bbc.co.uk/sn/tvradio/programmes/horizon/dimming_trans.shtml naçizane tavsiyedir.
Küresel Kararmanın Keşfi
Gelelim ilk keşfedene. Küresel kararma kavramını 1980 senesinde ilk ortaya atan kişi İsrailli bir tarım biyoloğu olan İngiliz Gerard Stanhill. Çalışmaları sırasında ortaya koyduğu rakam ise dikkat çekici: İncelemeleri sonucu 1980 yılı ve 30 sene öncesini kıyasladığında güneş ışığı oranında %22 oranında azalma saptamış. Sanki karanlık bir el ayarlanabilir lamba anahtarını kısmış, ortamı loşlaştırmış gibi. Küresel kararmanın sonuçlarını öğrendikçe ciddiyete davet ediyor birbirimizi bilinçlendirmek adına. Yıldızlar daha az net görünmeye başlıyor artık ve bu devede kulak, diğer sonuçlar oldukça vurucu. Seller, çölleşme, çeşitli doğa olayları ve olası hastalıklar. Bitkilerin büyümesini sekteye uğratıyor. Atmosferdeki karbon ve sülfatın hızlı artış göstermesi görüş ortaklığı oluşturuyor bilim insanları arasında, genel olarak farklı sonuçlara ulaşsalar da bu kararma hususunda. Farklı seslerden farklı görüşlerin çeşitliliği özellikle çevresel sorunlara daha kapsamlı çözümler bulunacağının ve çok yönlü bakış açılarıyla bir soruna merhem ararken başka dertlerin başka dermanlarına da ışık tutulacağına dair umut verici ve ışıklı bir süreç.