Ana Sayfa Mimarlık Ekoloji Dergisi Su, Su, Her yer Su – Ama İçmek İçin Su Yok!

Su, Su, Her yer Su – Ama İçmek İçin Su Yok!

Havadan sonra gezegenimizde sahip oldugumuz en onemli kaynak olan su hakkında yıllardır eksikliği ile ilgili ceşitli haberler okumakta ve duymaktayız. Ancak sahip olduğumuz su kaynagı ne dünyanın su sıkıntısının üstesinden gelebilecek kadar çok ne de gelecekte tüm dünyayı etkileyecek bir felaketi önleyebilecek kadar yeterli.

Dünya: mavi gezegen, bildiğimiz gibi. Her ne kadar Dünya’nın yüzeyi yüzde 70’in üzerinde su içerse de bu suyun sadece yaklaşık yüzde 1’i tüketime uygun erişilebilir tatlı sudur. Öte yandan, gün geçtikçe dünyaya giderek daha fazla insan gelmektedir ve bu durum içilebilir su teminini gittikçe zorlaştırmaktadır. Bu sebeple de küresel su temini büyük bir sorun haline gelmiştir.

Birlesmiş Milletler’in dedigi gibi gezegenimiz bir “su krizi” ne dogru gitmektedir. Dünya’ya var olan sudan başka daha fazla su getiremeyiz. Bununla birlikte, sorun ne kadar suyumuz oldugu degil gercekte ne kadar suyu kullanabildiğimiz.

Çamaşırlarınızı yıkamak, ekin yetiştirmek veya içmek için tuzlu su ya da kirli su kullanamazsınız. Ancak ne yazık ki, bu insanların denemesini engellemiyor. Her yıl, milyonlarca insan, kirlenmiş bir su kaynağını içmekten ya da kullanmaktan dolayı çeşitli hastalıklardan ölmektedir. Bu ölümlerin çoğu az gelişmiş ülkelerde meydana gelmektedir ancak yine de su sıkıntısı her yerde olabilir.

2007 yılı kadar yakın bir geçmişte Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Tennessee Orme kasabası susuzluktan kurudu. Öbür taraftan, neyse ki 145 yaşındaki küçük bir kasaba, yakınlardaki New Hope, Alabama kasabasından kaynak su almayı başardı. Sözün özü, birinci veya üçüncü dünya ülkesi olsun kuraklık her yerde olabilir.

Bır başka örnek olarak, yine 2007 yılında, Alabama, Florida ve Gürcistan eyaletleri arasında küçük bir “su savaşı” meydana gelmiştir. Ciddi bir kuraklığa bağlı olarak bölgedeki su temini büyük ölçüde azalmış ve su temini hakkında büyük bir gerginlik yaşanmıştır. Bu noktada suyun kime ait olduğunu söylemek, suyun toprak sınırlarını aşmaya meğilli olması nedeniyle zor olabilir. Neyse ki, durum valiler arasındaki bir reklam savaşı vasıtasıyla barış içinde çözülmüştür. Sözü edilen üç eyaletin yanı sıra, ortak bir su kaynağına sahip yedi batı eyaleti de benzer bir süreç geçirmiştir.

Tüm dünyada, suyla ilgili tartışmalar diplomasi yoluyla çözülmektedir. Şimdiye kadar, 20. yüzyılda suyun daha az olduğu Ortadoğu ve Asya gibi bölgelerde, 145 su antlaşması yaratılmış ve üzerinde anlaşma sağlanmıştır. Ancak bütün “su savaşları” barışçıl bir şekilde çözülmemiştir. Birkaç yıl önce, 2003 yılında Sudan’ın Darfur kentinde 400.000 kişi su hakkıyla ilgili bir anlaşmazlık nedeniyle ölmüştür. Böylece, yerel bir sorun olarak başlayan şey, tüm bölgeyi sarsmıştır.

Kısaca, Dünya Bankası Başkan Yardımcısı İsmail Serageldin tarafından da 1995 yılında söylendiği gibi “önümüzdeki yüzyılın savaşları su üzerinden olacaktır”.

Ancak yine de güvenilir su temini konusu modern tarihten çok daha geçmişe dayanmaktadır. Örneğin, yaklaşık olarak M.Ö. 2500’de, insan uygarlığının sözde beşiklerinden biri olan Mezopotamya’nın antik krallığı Dicle ve Fırat nehirlerinin yanı sıra güneye doğru giden deniz ile çevrilidir. Yine de, Mezopotamya toplumunun erken yüzyılları savaşla geçtiği bilinmektedir. Su ve verimli tarım arazileri ile çevrili olsalar da şehir devletleri bu toprakların mülkiyetine itiraz etmek için insanlık tarihindeki ilk gerçek orduları örgütlemiştir. Özetle, kaydedilen insanlık tarihinin başlangıcından itibaren, nufus kuresel arz uzerine boylesine bir gerginlik yaratmadan önceki zamanlardan beri su icin savaşılmıştır.

Ne yazık ki, su, temel bir insan hakkı olarak kabul edilmesine rağmen lüks bir öğe haline gelmektedir. Su dururken, nüfus oranı olduğu oranda büyümeye devam ederse, dolaşmaya yetecek miktarda bulunamayacaktır. Bizim kuşağımız azalan su kaynağına çözümler bulmakla görevlidir. Bununla birlikte, tüm problemlerde olduğu gibi, bugüne kadar hazırladığımız her çözümün artı ve eksileri vardır.

Bir örnek olarak, barajlar büyük miktarda suyu güvence altına alır ancak suyun büyük bir bölümünü buharlaşma nedeniyle kaybeder ve bu nedenle barajlar maksimum düzeyde etkin değildir. Ayrıca barajlar durağanlık sebebiyle yavaş yavaş tuz biriktirerek ürün kaybına neden olabilirler. Bir başka deyişle, mahsuller ilk etapta büyümek için muazzam miktarda su alır; Bir ton tahıl, büyümek için 100 tona kadar su alabilir. Dolayısıyla, herhangi bir miktarda ürün kaybına yol acan suyun tuzlanması devasa bir su kaybıdır.

Tarım arazilerinin kaybedilmesi, potansiyel olarak kırsal ailelerin kentsel bir ortama girmesine yol açabilir ve bu da istemeden kentin kanalizasyon sistemine baskı yapabilir. Bunun sonucunda da aşırı yüklenmiş bir kanalizasyon sistemi patlayabilir ve su kaynağını daha da kirletebilir.

Neyse ki modern teknoloji su sıkıntılarımızdan kurtulmamızda önemli bir rol oynayabilir. Suyu tuzdan arındırma tesislerinin gelişiyle, tuzlu suyu topluca taze suya dönüştürebildik. Ne yazık ki, bu tesisler masraflı bir süreç içermektedir ama daha fazla gelişim ile daha verimli hale gelebilirler. Sonuç olarak, su elde etmenin daha kullanışlı yolu muhtemelen sağlam bir yatırım olacaktır ve bu teknolojilerin geliştirilmesinin maliyeti, deniz kenarındaki şehirlerin iç kısımdan su ithal etmek zorunda kalmadan para tasarruf etmesiyle potansiyel olarak kısmen veya tamamen dengelenebilir.

Bu teknolojiler geliştirilene kadar, ortak halkın birincil odak noktası su tasarrufu olmalıdır. Ortalama bir insanın yaşaması için günde sadece 12 galon su gerekir. Ancak ortalama bir Amerikalı günde yaklaşık 158 galon kullanmaktadır. Bu gerekli olandan 13 kat fazla su tüketmek demektir.

Su düşünceli bir şekilde kullanılmalıdır yoksa bir gün su kaynaklarımızı kurumuş bir şekilde bulabiliriz. Çoğu diğer teknik arasında, israfı azaltmak için tarım için sulama teknikleri geliştirilmelidir. Tarım, tüm dünya suyunun kullanımının yaklaşık yüzde 70’ini oluşturur. Ancak sulama için kullanılan suyun yüzde 40’a yakın kısmı, eski ve verimsiz teknikler nedeniyle yok olmaktadır.

Baska bir adim olarak su parklarına ve süslü çeşmelere veda etmek zorundayız. Fakat mücadelemizin bir bütün olarak devam etmesi için çoğu ülke bu şartları kabul etmelidir. Sonuç olarak, uygun su tasarrufu ve gelişen teknolojilerle, nüfus patlamasını telafi ederek belki de insanlık bu engeli aşacaktır. Dedikleri gibi, “her ihtiyac bir bulusu beraberinde getirir”.

Kaynak: https://www.outdoorrevival.com/instant-articles/water-water-everywhere-not-drop-drink.html

Önceki İçerikBir Zamanlar Sık Görülen Yaban Arısı ‘Yok Olma Tehlikesiyle Karşı Karşıya’
Sonraki İçerikPekin’de Yeni Bir Uygulama: Çevre Polisi

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

eighteen + seven =