Bugün sürdürülebilir, ekolojik, yeşil, çevre dostu vb. pek çok isim altında karşımıza çıkan doğayla uyumlu yapılar, yapının arazi seçiminden başlayarak yaşam döngüsü çerçevesinde değerlendirildiği, bütüncül bir sosyal ve çevresel sorumluluk anlayışıyla tasarlandığı, iklim verilerine ve o yere özgü koşullara uygun, ihtiyacı kadar tüketen, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmiş, doğal ve atık üretmeyen malzemelerin kullanıldığı katılımı teşvik eden, ekosistemlere duyarlı yapılar olarak tarif edilebilir.
Dünya’daki Ulusal Yeşil Bina Konseylerinin deneyimi, yeşil binaların yaygınlaşmasını sağlamanın en etkili yollarından birinin bu binalara bir “yeşil etiket” vermek olduğunu ortaya koymuştur. Nasıl yediğimiz yemekler veya satın aldığımız ürünler için bir “eko etiket” söz konusu ise aynı şeyi binalar için de yapmak bu binaların teşviği ve yaygınlaşması anlamında olumlu bir adımdır. Bu etiketler sayesinde bir binanın birtakım standartlar çerçevesinde yeşil yapısı tescil edilir.
Bu standartlar aynı zamanda yeşil bina tasarlamak isteyen mimar, peyzaj mimarları ve mühendisler için kılavuz niteliği taşır.
Yeşil yapılaşmaya yönelmek şirketler için aynı zamanda bir sosyal sorumluluk projesi olarak da görülmelidir. Binaların ve yerleşimlerin küresel ısınmaya sebep olan başlıca sera gazı olan CO2 salınımının %40’ından sorumlu olduğunu düşünürsek, mimarlar, peyzaj mimarları, mühendisler, şehir plancıları ve en önemlisi yönetmelikleri belirleyen devlet yetkililerine büyük sorumluluklar düştüğünü görürüz.
Tasarım sürecinde ‘yeşil binalar’ gün geçtikçe azalan yeşili, mimari ölçekte arttırmak mümkün olabilir. Konuya bu açıdan bakıldığında yeşil binalar, binalarla kentsel mekanların buluşma noktaları denilebilir. Peyzaj mimarlığı disiplini yeşil binaların tasarlanması konusunda rol oynayan birçok meslek alanından bir tanesidir. Yeşil binalar, sürdürülebilir peyzaj tasarımının bir aracı olarak değerlendirilip dünya ölçeğinde yeşil binalara belirli standartlar dahilinde nasıl bakıldığı incelenip Türkiye özelindeki uygulamalar dahilinde yeşil bina tasarım örnekleri ortaya konmuştur.
Yeşil bina tasarımı belirli birikim ve ilkelere sahip olan birçok disiplinin içeriğinde yer almaktadır. Mühendisler yapısal yükler ve su yalıtımı ile ilgilenmektedir. Ayrıca ısı adası oluşumu, depolama ve geri dönüşüm ile de ilgilenebilir. Çevre bilimciler ise çoğunlukla yerel iklimin soğutulması ve kirliliğin önlenmesi konularıyla ilgilidir. Her iki meslek disiplini de binanın enerji kullanımının azaltılması konusu ile ilgilenebilir. Biyologlar biyoçeşitlilik ve habitat konuları ile ilgilenirken bahçıvan ve bitki bilimciler bitkinin hayatta kalması ve bakım pratiklerine ilgi duymaktadır. Peyzaj mimarları ise görünüş, kullanım, anlam ve genel fonksiyon konuları ile ilgilidir. Her disiplinin rolü diğer disiplinlerin sorumluluk ve yarattıkları sonucu etkilemekte, başarılı bir sonucun oluşması disiplinler arası koordinasyona bağlı olmaktadır. İyi bir planlama, tasarım ve yeşil binaların kent genelinde uygulanması, hep birlikte gösterilen bir çabayı ve yeşil bina uygulamaları esnasında rol alan aktörlerin birbiri ile entegre bir şekilde çalışabilmesini gerektirmektedir.
Yerel yönetimler, yasa düzenleyiciler bina sahipleri olarak müşteriler kaynak sağlayıcı olarak finansal kurumlar tasarım sürecinde şehir plancıları, mimarlar, inşaat mühendisleri ve peyzaj mimarlığı gibi farklı meslek disiplinlerinden uzmanlar bu çalışma kapsamında yeşil binalar ile her ne kadar sürdürülebilir peyzaj tasarımın bir aracı olarak ele alınsa da tasarım sürecinde ve yeşil bina teknolojilerinin kentsel ölçekte uygulanmasında yukarıda bahsedilen aktörlerin rolü önemlidir. Yeşil bina sistemlerinin kapsamı, sıklıkla birden fazla ihtiyacı karşılamaya yönelik olduğu için, bu ihtiyaçların planlama ve tasarım fazlarının başlangıç aşamalarında dikkate alınmalıdır. Peyzaj Mimarları doğayı insanla buluştururken kentin betonlaşmış soğuk görüntüsünü de yeşilin tonu ile bütünleştirebilir.