Dünya’nın Benzersiz Taşı Sadece Milas’ta Çıkarılıyor
Madencilikte Diaspor taşı olarak bilinen bu taşa dair en ideal ifade “bulunmaz” oluşu. Dünya’da sadece Muğla’nın Milas ilçesinde çıkarılmakta Diaspor taşı. Seksenlerden beri madencilikte teknik olarak bilinse de ilk kez 2005 yılında Milas’ta çıkarılmıştır.
Işığa göre renginde rengarenk ışıltılar gözlemlenebilen Diaspor taşına kahverengi, pembe, yeşil olmak üzere çeşitli renklere denk gelmek mümkündür. Gün ışığında mor, eflatun, pembe ve bazen kahverengi tonlarına sahip iken, floarasan gibi doğal sayılmayan ışık altında ise neredeyse yeşil ve tonlarına bürünür. Boyaların bile taklit etmeye ulaşamayacağı her tona tüm doğallığı ile sergileyen Zultanit, farklı ışıklar altında doğanın çeşitli renklerini yansıtır sarıdan, şampanya pembesine ya da adaçayı yeşilinden şeftali tonlarına.
Değerli Taşlar Enstitüsü tarafından 2.tür değerli taş olarak değerlendirilen Diaspor taşı için uzmanlar çıplak gözle bakıldığında hiçbir partikül görülemediğini dile getiriyor. Zümrüt ve elmasla aynı grupta olan bu Kristal taşın elbette meraklısı da çok. Haberlere genelde kaçırılırken ele geçirilen taş olarak, ya da elindeki maden ruhsatı ile maden arıyormuş gibi görünen kişilerce gizlilikle aranıyor oluşu ile gündeme gelmekte.
Diaspor kristalini ya da Zultanit taşını insanlarla tanıştıran girişimci Murat Aygün’ün Hürriyet gazetesine verdiği röportajda paylaştığı, bu taşla tanışma hikayesi ise tam anlamıyla film gibi: “Taş ile tanışmam 1998 senesinde oldu. Uzun yıllardır Amerika’da yaşayan halam bir gün bir telefon alıyor, arkadaşı telefonda diyor ki burada cezaevinde yaşayan bir Türk var, yardıma ihtiyacı var yardımcı olur musun? Halam da yardım etmeyi sever, tabi diyor ver numaramı. O şekilde bu adamla konuşmaya başlıyorlar. Adam değerli bir taş madeni olduğunu bu yüzden bayan arkadaşının bir kumpasla kendini içeri attırdığını söylüyor. Kendine bir ortak aradığını, buradan çıkmasına yardımcı olup olamayacağını soruyor. Bir yıl boyunca konuşuyorlar. Ben de o zamanlar Kapalıçarşı’da kuyumculukla uğraşıyorum. Aylar sonra olayı bana anlatıyor, ben de gidip adamı cezaevinde dinliyorum. Konuşmanın üzerine bir araştırma yapıyorum, inanıyorum anlattıklarına. Ardından konuyla ilgili makaleleri araştırıyorum, GIA’e gidiyorum, orada böyle bir taşın olduğunu doğruluyorlar. Ve adama ortak olmak için ABD’ye yerleşiyorum. Adama ortak oluyorum derken davasına ortak olmuşum meğerse. Ama o arada öğreniyorum ki adam gerçekten bu madenin ruhsatının sahibi değil. Orada hasbelkader bu madeni, ocakları yağmalayan köylülerden bu taşları alıyor ve yurtdışında fuarlarda ‘ben maden sahibiyim’ diye kendini tanıtıyor. Bu kandırmacayı büyük bir dersle öğrendim ama, en azından bu işe girmeme vesile oldu.”